Şerif Baysalan, şehri tarihini araştıran, yaşayan kültürle yakından ilgilenen Tekirdağlı yazarlardan biri. Yayınlarla dolu ofisinde konuşuyoruz. O da benzer değerlendirmeler yaparak kentlilik bilincinin işlenmesi gerektiğini, sanayinin getirilerinden çok sorunlarıyla uğraşmanın Tekirdağ’ı yavaşlattığını anlatıyor. Eski yapıların geri dönüşsüz biçimde ortadan kaldırılmasıyla önemli bir mirasın kaybedildiğini söyleyerek “Kral Yolu”nu hakkıyla değerlendirmenin Tekirdağ’a önemli bir zenginlik kazandıracağını söylüyor.

 

Barbaros bölgesine doğru deniz içinde bir kilometre kadar uzanan ve Kral Yolu diye bilinen taş döşeme yol bugün de görülebilir. Özellikle denizin çekildiği zamanlarda üstünde yürünecek hale gelen Kral Yolu Barbaros ile Tekirdağ arasında kıyıdan on on iki metre açıkta uzanıyor.

Tekirdağ’da birbirinden farklı kurgularla anlatılan, kahramanları ve olay akışı değişebilen, sonucu farklı biçimlerde kurgulanabilen bu zengin anlatı yüzlerce yıldır dilden dile aktarılarak bugüne kadar gelmiş; bugün de Tekirdağlıların dilinde yaşayarak geleceğe aktarılıyor.

Şerif Baysalan efsane hakkında yaptığı araştırmaların ardından bir kitapçık yayınlamış. Mitolojik bir Tekirdağ öyküsü dediği Kral Yolu efsanesi şehirde şöyle anlatılıyor.

MÖ. 350 yıllarıydı. O zamanlar adı Rodosto olan Tekirdağ’da Klara adlı çok güzel bir prenses yaşardı. Bu hikaye, Trak Kralı’nın kızı Klara ile Tekirdağ’a komşu Panidos’ta yani, bugünkü Barbaros’ta yaşayan yakışıklı prens Orfeos arasındaki aşkı anlatıyordu.

Orfeos her dolunay vakti deniz kıyısına iner, ayın şavkı çırpınan sulara düşerken lir çalarmış. Rüzgarlar, Orfeos’un sazından dökülen ilahi nağmeleri suların üstünde gezdirerek Tekirdağ kıyılarında heyecanla dolunayın esintisini bekleyen Klara’ya götürürmüş.

Günlerden bir gün, Orfeos’un babası büyük bir ziyafet düzenleyerek Tekirdağ Kralını davet etmiş. İki genç ilk kez burada bir araya gelmişler. Bir ara Orfeos davet verenlerin şerefine lir çalmaya başlayınca prenses kalbini çelen melodilerin hangi maharetli parmaklardan ve hangi aşk dolu yürekten geldiğini anlamış. Meğerse Orfeos, yıllar önce sadece bir an için gördüğü Klara’ya aşkını her dolunayda yakamozlara ve denizin karanlıklarından gelen esintiye teslim edip prensese yollarmış.

İki genç o ziyafet gecesi birbirine büyük bir tutkuyla bağlanmış. Ancak, aynı ziyafete davetli olan ve her şeyi fark eden Savaş Tanrısı Ares de Klara’ya aşıkmış. Ares’in güzel prensese aşkı gözlerini kararttığı için iki gencin bu yakınlaşmasını çekemeyerek öfkeyle ayağa kalkmış, önüne gelen ne varsa hepsini devirerek, ortalığı birbirine katarak, duvarları sarsıp ağaçları sökerek ziyafetten ayrılmış. Barbaros’tan uzaklaşarak şehrin sırtını dayadığı Ganos Dağı’na Şarap Tanrısı Diyanizos’un yanına çıkmış.

Gel zaman git zaman iki gencin aşkına lir nağmelerinden tanık olanlar evlenmelerini münasip görmüşler. Orfeos’un babası Klara’yı Tekirdağ Kralı’ndan istemiş. Kral “olur” demiş ama bir de şart koşmuş. Orfeos Barbaros’tan Tekirdağ’a kadar kıyıya paralel giden ve suların bir karış altından geçen taş döşeme bir yol yapacakmış. Yol bitince iki gencin evlenmesine izin vereceğini söyleyen Kral, aksi takdirde gençlerin birbirini unutması gerektiğini bildirmiş.

Orfeos Kralın şartı kabul ederek çalışmaya başlamış. Kocaman kayalarla döşenmiş yol kısa sürede bitmiş ve iki âşık birbirine kavuşmuş. Onlar muradına ererken Savaş Tanrısı Ares’in gözleri öfkeden ateş saçmakta, nefesi denizleri köpürten fırtınalar estirmekteymiş. Nitekim bir gece dolunay yükselirken iki genç beyaz atların çektiği bir arabayla denizin bir karış altındaki taş yoldan geçerek Tekirdağ’a doğru yola çıkmışlar. Tam yolun yarısına geldiklerinde Ares o korkunç nefesini üfleyerek denizi kabartmış. Büyüyerek kıyıya yaklaşan dalgalar Orfeos ile Klara’nın arabasını sulara çekerek iki genci boğmuş.

Efsanenin hüzünlü sonla biten anlatılarından biri böyle ama Savaş Tanrısının kendi öfkesinde boğularak öldüğünü, âşıkların ise mutlu ve uzun bir ömür sürdüğünü anlatanlar da var.

vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin
vitrin